Fususul Hikem'in Sırları
Harun
Harun kelimesine ait olan “imamet” hikmeti, zorlamayı ve önde olmayı vurgulayacak biçimde hilafete işaret etmektedir.
İmamet, uluhiyet ile arada vasıta olup olmaması açısından ikiye ayrılır. Vasıtasız gerçekleştiğinde, kişi varlıkta hem genel, hem de kayıtlı hüküm sahibi olabilir. Bu da aynen İbrahim’e söylenen şu sözde olduğu gibidir: “Muhakkak ki ben seni insanlara imam yapacağım.”(Bakara, 126). Vasıtalı gerçekleştiğinde ise Harun’un, kardeşi Musa tarafından kavmi üzerine halife bırakılması gibi, sadece kayıtlı olmak durumundadır. Nitekim Musa ona şöyle demiştir: “Bana kavmimde halife ol ve salih davran.”(Araf, 162). Ebubekir’in “Hz. Peygamber’in halifesi” oluşu da buna örnektir. Öte yandan Resulullah (Salat ve Selam üzerine olsun), ahir zamanda zuhur edecek Mehdi’yi “Allah’ın halifesi” olarak isimlendirerek, Mehdi’nin hilafetinin ve hükmünün genelliğine ve Allah’ın vasıtasız halifesi olduğuna işaret etmiştir.
Her resul, savaşmak ile memur değildir. Resulullah’ın peygamberliğinin ilk zamanında da ona “Senin üzerine sadece bildirmek düşer.”(Al-i İmran, 25) denilmiştir. Yine Kuran’da şöyle ifadeler geçmektedir: “De ki: Ey kafirler! Benim dinim bana, sizinki sizedir.”(Kafirun, 1), “De ki: Rabbınızdan gelen haktır. Dileyen iman etsin, dileyen inkar etsin.”(Kehf, 29). Ancak daha sonra Resulullah savaşmak ile emrolunmuş ve şu ayetler inmiştir: “Müşriklerle topluca savaşınız.”(Tevbe, 36), “Onları nerede bulursanız öldürün.”(Nisa, 91).
Kılıç (savaş hükmü) ile gönderilen her peygamber, Hakk’ın halifesi ve büyük (ulu’l azm) peygamberidir. Bu kimseler, Allah’ın bildirilerini ulaştırmak ve gönderilmiş oldukları kimseleri imana (teslimiyete) zorlayan kimselerdir. Eğer bu kimseler direnirlerse, peygamberler onlarla savaşırlar.
Musa ve Harun’un kılıç ile gönderilmiş olduklarında kuşku yoktur. Onlar, risalet ve hilafet görevini birleştiren Allah’ın halifelerindendir. Bununla birlikte, imamlık görevinde Harun’un Hakk ile arasında kardeşi Musa vasıta olarak bulunmaktadır. Dolayısıyla Harun, (aynı zamanda ulu’l azm peygamber olmakla) imametin iki çeşidini de birleştirmiş ve onun imamlık ile olan ilişkisi vurgulanmıştır.