Fususul Hikem'in Sırları

İdris

Aralarındaki ortaklıktan dolayı, İdris, Nuh'dan sonra zikredilmiştir. Çünkü mana ve mertebede subbuhi (eksiksizlik) sıfatı, kuddusi (arılık) sıfat takip eder. Nitekim Resulullah (Salat ve Selam üzerine olsun) Cebrail'e "Rabbinin namazı nedir?" diye sorduğunda, "Subbuh, Kuddus, rahmetim gazabımı geçmiştir." cevabını almıştır. Subbuh, kendisine eksikliğin ulaşması mümkün olmayan demek iken; Kuddus, kendisine kötülüğün ulaşma imkanını düşündürecek her şeyden temiz olan demektir.

Kuddusi sıfatın İdris'e ayrılmasının sebebi, kendisi için gerçekleşen kemalin takdis (kutsama) yoluyla gerçekleşmiş olmasıdır. Bu da, doğadan kaynaklanan sıkıntılardan ve unsuri mizacından kendisine ulaşan eksiklerden ve kirlerden soyutlanması ve rahatlamasıdır.

Ayrıca Kuran'da belirtildiği üzere, İdris yüksek bir mertebeye çıkartılmıştır. Yükseklik ise mekan ve mekanet (mekanda bulunmak) yüksekliği olmak üzere ikiye ayrılır. Mekan yüksekliği, yüce bir mekana/konuma sahip olmaktan, mekanet yüksekliği de yüce bir mekanda/konumda bulunmaktan gelir. Bu konuda eşya ile arasında ortaklık bulunmaması açısından, Hakk'ın bu iki yükseklikten tenzih edilmesi gerekmiş ve bu sebeple “En yüce olan Rabbinin ismini tesbih et!” diye emredilmiştir. Çünkü Hakk her şey ile beraber olsa da, onun yüceliği belli sebeplerden veya durumlardan kaynaklanmaz. Takdisin amacı budur.

Buradaki sır şudur: Ortaya çıkan şeylerde, Hakk kendi zatıyla ortaya çıkmış değildir. Ne duyusal açıdan, ne de akli açıdan Hakk'ı tanımlamak veya tasvir etmek mümkün değildir. O, kendisi için düşünülen yükseklikle kayıtlanmaktan uzaktır; her vasfı içeren mutlak kemale sahiptir.